Reklam ve pazarlama dünyası online trendler ile gelişmeye devam ediyor. Her geçen gün yeni bir şey daha öğreniyoruz. İleriye baktığımızda daha online, daha sosyal bir pazar görmek mümkün. Mobil cihazların da sektöre dahil olması, ciddi kolaylıklar ve avantajlar getirmesi bu süreci hızlandırıyor gibi görünüyor. Peki ya bu işin sonu ne olacak?
Bu sosyal değişimi fark eden herkesin aklına gelen soru aynı. “Nereye doğru gidiyoruz?” Bu kadar online olduktan sonra, bu kadar dijital olduktan sonra hiç insan etkisi kalmayacak mı hayatımızda? Bizim bu sorulara yanıtımız elbette ki olumsuz yönde. Çünkü insan faktörünü kaybederseniz yaptığınız her şey boşuna gider. Tabi 100-200 yıl sonrasını tahmin etmek zor. Belki de o zaman hepimiz dijital birer varlığa dönüşeceğiz. Fakat şimdilik bunlar uzak ihtimaller. Biz önümüzdeki 10-20 yıla bakalım.
Pazar her gecen gün daha online ve daha sosyal hale geliyor. Sosyal medya ve e-ticaret kavramlarının birleşmesiyle hayatımıza sosyal ticaret kavramı girmeye başladı. Bundan iki sene önce sosyal medya nedir ki diye sorarken, şimdi sosyal ticaret nasıl oluyor diye soruyoruz. Aslında sanal ticaretin başlaması ve sosyal medya devriminin gerçekleşmesiyle sosyal ticaret kaçınılmaz şekilde hayatımıza girdi. Daha da fazla yerleşip, gelişecek. Şu anda en azından Türkiye’de daha bebek adımlarını atıyor diyebiliriz. Henüz doğru düzgün Facebook’tan alışveriş yapmaya başlamadık. Ama başlayacağız. Hatta çok kolay ve pratik olacak. Eminim ki Türk insanı Shop&More ile f-ticareti çok sevecek.
Sonra ne olacak? Koca koca alışveriş merkezleri tek tek kapanacak mı acaba? Bu sorunun yanıtı da önümüzdeki 10-20 yıl baz alındığında “hayır” olacak. Fark yaratacak olan, herkesten bir adım öne geçecek olan marka bu iki alışveriş sistemini birleştiren markalar olacak. Şöyle ki sosyal ticareti çevrimdışı mağazasıyla entegre kullanabilen, bu tarzda kampanyalar oluşturabilen markalar kazanacaklar.
Çünkü insanları yüz yıllık alışkanlıklarından ayırmak hiç kolay değil. Alışverişin tarihine ve temeline baktığımızda binlerce yıl geçmiş olsa bile ana mantığın değişmediği aşikar. Önceleri değiş tokuş, paranın icadıyla para karşılığında ihtiyaçların alınması. Şu anki mantık da aynı değil mi. Sadece araçlar ve aracılar gelişiyor. Bu günü tanımlarsak mantık aynı fakat aracımız internet. Markalar da bu ana amacı düşünerek hareket etmeliler. Eğer bir ürün satmak istiyorlarsa o ürünü alacak kişilerin hangi yollarla alışveriş yaptığını iyi bilmeli, hedef kitlesini çok iyi tanımalı ve satışının aracını ona göre belirlemeli. Fakat bu demek değildir ki her şey online olsun. En azından Türkiye daha buna hazır değil kaldı ki her sektörü sadece online alışverişe çeviremezsiniz.
Durum şu ki pazarlamayı ve sektörü her gün değişen trenleri takip etmelisiniz. Markanızı bu trenlere entegre etmelisiniz. Geride kalıp eski moda olmadan, çok ileri gidip müşterinizin gözünden kaybolmadan